SEVGİ
Belki de yaşamayı anlamlı kılan en önemli ve güçlü duygu sevgidir. Çünkü artık güncel dilimizde söylenen bir cümle konuyu net olarak özetlemektedir. “SEVGİNİN AÇAMAYACAĞI KAPI ve ENGEL YOKTUR”. Ve bu duygunun birleştirici gücü çok yüksektir.
Sevgi, insanların yaşamlarına devam etmelerinin en büyük sebebidir. Bu dünyada belki de o olmadan yaşamanın mümkün olmadığı tek şey sevgidir. Evet, insanlığın başlangıcından bu yana, yani binlerce yıldır insanların varlığını sürdürmesinin yegane sebebi sevgidir. Bu nedenle sevgi duygusunu, diğer tüm duyguların anası olarak tanımlamak yerinde olacaktır.
Tarih ve bilimsel araştırmalar sevginin şifa olduğunu bize göstermektedir. Özellikle sevginin beyinde bir seri nörofizyolojik ve kimyasal değişikliklere neden olduğu, özellikle endorfin gibi oksitosin gibi hormonların salgısını artırdığı gözlenmiştir. Unutmayın, dertleştiğiniz bir arkadaşınızın veya annenizin size sarılmasından sonra söylediğimiz bir söz vardır “İLAÇ GİBİ GELDİN”. Sevgi gerçek anlamda bir ilaçtır ve bunun yanında da ilaçların vücutta beklenen etkilerini artıran bir katalizördür. Dolayısıyla özellikle ağır hastalıkların tedavisinde gösterilen sevgi, tedaviye devamlılığın, tedaviye inancın ve tedavinin etkisinin oluşmasında inanılmaz ve vazgeçilmez bir faktördür. Siz ne kadar iyi doktor olursanız olun, empati yapamadığınız sürece, sevginizi karşı tarafa hissettiremediğiniz sürece, özellikle kanser gibi kronik hastalıklarda, hastanıza ulaşabilmeniz, tedavisine ikna edebilmeniz ve sürekliliği sağlayabilmeniz mümkün olmayacaktır.
Sevginin oluşturduğu sosyal bağların yaşam sevincini artırdığı, değersizlik ve yetersizlik duygusunu ortadan kaldırdığı dolayısıyla sevgisizliğin hastalıkların kronikleşmesinde ve ölüm riskinde artırıcı etkisi olduğu kanıtlanmıştır.
Hold-Lunstad’a göre; sevginin yalnızlık hissini azaltan etkisi, bedensel ve ruhsal dengeyi koruma konusunda önemli bir rol oynamaktadır. Bu durum sevgi dolu ilişkilerin, fiziksel sağlık üzerindeki etkisini daha iyi anlamamızı sağlıyor.
Bu noktada, sevginin rolü iyice öne çıkmaktadır. Araştırmalar sevginin ve sosyal bağların sağlık üzerindeki olumlu etkilerini gözler önüne sergilenmektedir. Sevgi dolu ilişkilerin, sosyal destek ağlarının ve olumlu insan bağlarının bireylerin sağlık durumunu nasıl iyileştirebileceğini göstermiştir.
Hastalıklarla mücadele ettiğimiz zamanlarda en büyük destekçimiz SEVGİdir ve daha sağlıklı hissettirir. Sevdiğimiz kişilerin varlığı, güvende hissetmemizi sağlar. Bu yakınlık, zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı olabilir.
İçimizdeki sevgiyi paylaşmayı ve sevdiklerimize değer vermeyi unutmamalıyız, böylece daha sağlıklı bir hayat sürdürebiliriz.
Erich Froom “Bize çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek sevgisine inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etken ilgidir. Bu etken ilgi yoksa sevgi de yoktur.” Sevgi eylem ve hareket gerektirir. Tıpkı iyiliğin de hareket ve eylemeden doğduğu gibi… Sevgi de iyilik gibi eylem ve hareket ile büyür; söz gelimi insanların hayatlarını doldurur; onları bütünler ve paylaştıkça hayatı daha da değerli kılar.
Burada LÖSEV’in 25 yıllık sevgi dolu ortamının en büyük kanıtı destekçileri olmaktadır, bu başlık altında özellikler çocukların lösemi hastalıklarının tedavisinde elde edilen % 94’lük tedavi başarısında, çok değerli hocalarımızın bilimsel yaklaşımları, tüm dünyada uygulanan titiz tedavi yöntemlerini uygulayışları yanında, yavrularımıza sunulan sevgi ve oluşturulan sevgi yumağının, tedavilerin gerçekleştirilmesi ve sürdürülmesindeki katkısı inkar edilemez bütünleyici bir faktördür.
Çocuklarımıza verdiğimiz sevgimiz sizlerle büyümekte ve tedavi ağımız devleşmekte. Yaptıklarımızın ve başardıklarımızın arkasında LÖSEV AİLEMİZİN SEVGİSİ yatmakta.
Gelin bizimle sevgi ağımız büyüsün, sevgimize sevgi katılsın, sevgimizin tedavi edici gücü %94leri %100e taşısın.
İyi ki varsınız, hepinizi seviyoruz.
LÖSEV & LÖSANTE AİLESİ